felsefe

Felsefede hakikat kriterleri nelerdir?

Felsefede hakikat kriterleri nelerdir?
Felsefede hakikat kriterleri nelerdir?
Anonim

Hakikat kriterleri, konusuyla örtüşen bilginin hatadan ayırt edilebileceği yaklaşımlardır. Eski zamanlardan beri filozoflar, mutlak doğrulukla ayırt edilecek, çelişkilere neden olmayacak ve incelenen nesneyi analiz etme sürecinde yanlış sonuçlara yol açmayacak bir bilgi teorisi geliştirmeye çalıştılar. Eski bilim adamları Parmenides, Plato, Rene Descartes ve daha sonra ortaçağ teolog Augustine bile gerçek yargıların ve kavramların doğuştan doğası doktrini geliştirdi. Bilgiden bahsetmişken, incelenen konuların özelliklerinin, niteliklerinin ve özünün analizinde nesnelliği ve doğruluğu belirlemek için işaretler aradılar. Bu nedenle, doğruluk kriterleri bilginin nesnel gerçeğini doğrulayabileceğiniz ölçüdür.

Uygulamanın rolü

Eski bilim adamları, pratikte araştırmanın doğruluğunu doğrulamayı önerdiler, çünkü benzer bir yaklaşım, öznel düşünme ve incelenen nesne ile ilgili olmayan doğal nedenlerden ayrı olarak düşünülebilir. Deneyim yoluyla biliş gibi gerçeğin kriterleri, bir kişinin onu incelerken nesnel gerçekliği aktif ve kasıtlı olarak etkilediğini doğrulamıştır. Uygulama sürecinde, bir birey ya da grup, bilimsel bir deney ve maddi üretim, teknik ve sosyal faaliyet gibi biliş biçimlerini kullanarak bir kültür ya da “ikinci doğa” yaratır.

Kendi deneyimi insan için bir bilgi kaynağı ve itici gücüdür, çünkü bu kriter sayesinde sadece problemi belirlemek değil, aynı zamanda incelenen konunun veya fenomenin yeni yönlerini ve özelliklerini keşfetmek de mümkündür. Bununla birlikte, pratikte bilgiyi test etmek tek seferlik bir eylem değildir, ancak tartışmalı ve uzun bir süreç haline gelir. Bu nedenle, gerçeği tanımlamak için, biliş sürecinde elde edilen bilgilerin doğruluğunu tamamlayacak diğer doğruluk kriterlerini uygulamak gerekir.

Dış kriterler

19. yüzyıl filozoflarının eserlerinde “diyalektik materyalizm” olarak adlandırılan uygulamaya ek olarak, bilim adamları, kazanılan bilginin doğruluğunu belirlemek için başka yaklaşımlar kullanmayı önerdiler. Bunlar, öz-tutarlılık ve kullanışlılığı içeren “dış” gerçeğin ölçütleridir, ancak bu tür kavramlar belirsiz bir şekilde yorumlanır. Bu nedenle, genellikle önyargının etkisi altında geliştiği ve nesnel gerçekliği tam olarak yansıtmadığı için genel kabul gören görüş doğru kabul edilemez. Kural olarak, ilk başta sadece bir kişi veya sınırlı bir insan çevresi gerçeğin sahibidir ve ancak daha sonra çoğunluğun malı olur.

Öz tutarlılık da belirleyici bir kriter değildir, çünkü genel kabul görmüş bilgi sistemine genel kabul görmüş tutumlarla çelişmeyen başka bilimsel keşifler eklenirse, bu yeni kararların geçerliliğini doğrulamaz. Bununla birlikte, bu yaklaşım rasyonel bir çekirdek ile de karakterize edilir, çünkü dünya tek bir bütün olarak kabul edilir ve ayrı bir fenomen veya konu bilgisi mevcut bilimsel temel ile tutarlı olmalıdır. Bu nedenle, sonunda, gerçeği keşfedebilir, sistemik karakterini ortaya çıkarabilir ve genel kabul görmüş bilgiye göre iç tutarlılığı gösterebilir.

Filozofların görüşleri

Analiz edilen nesnenin yargı ve değerlendirmelerinde doğruluk derecesini belirlerken, farklı okullar yaklaşımlarını uyguladılar. Bu nedenle, felsefede gerçek kriterleri çok yönlüdür ve birbiriyle çelişir. Örneğin, Descartes ve Leibniz ilk bilgiyi açık bir şekilde değerlendirmiş ve entelektüel sezginin yardımıyla bilinebileceklerini savunmuşlardır. Kant, bilişin evrensel akıl ve akıl yasalarıyla tutarlı olması gereken sadece resmi bir mantıksal kriter kullandı.